Çalışan Yaşam Döngüsünde Güvenlik: İçeriden Gelen Riskleri Azaltmanın Yolları
- 45
İçeriden Kaynaklanan Riskler
İçeriden kaynaklanan riskler, çoğu zaman hoşnutsuz bir BT çalışanının ofis konforunda hassas verileri çaldığı senaryoları çağrıştırır. Ancak, içeriden kaynaklanan riskler bundan çok daha karmaşıktır; bu karmaşıklığı göz ardı eden her işletme, ciddi tehditlerle karşı karşıya kalabilir.
Öncelikle, içeriden kaynaklanan riskler yalnızca belirli departmanlarla sınırlı kalmıyor; ön saflarda görev alan çalışanların da hassas bilgilere erişip yanlış kullanma olasılığı bulunuyor. Dahası, içeriden kaynaklanan olayların çoğu kötü niyetle değil, insan hatasıyla gerçekleşmektedir. Örneğin, işten ayrılmış bir çalışanın hala şirketin dahili iletişim kanallarına erişiminin açık bırakılması, yalnızca o çalışan için değil, aynı zamanda sisteme sızmayı amaçlayan bilgisayar korsanları için de bir güvenlik açığı oluşturur.
Bu tür olaylar hangi şekilde meydana gelirse gelsin, etkileri küçümsenmemelidir. Son raporlara göre, içeriden kaynaklanan olayların ortalama maliyeti son yıllarda 16,2 milyon dolara kadar yükselmiştir. Bu tür olayları önlemek için proaktif adımlar atmak, sağlam bir güvenlik planının temel unsurlarından biri olmalıdır.
Birçok işletme, içeriden kaynaklanan olayları önlemeye yönelik tedbirler alıyor olsa da bu konudaki tartışmalarda önemli bir başlık genellikle gözden kaçmaktadır: işten ayrılma sürecinin yönetimi.
İşten Ayrılmanın Önemi
İşten ayrılma süreci birçok işletme için sonradan akla gelen bir işlem olarak görülmektedir. Evrak işleri tamamlanır ve bordro ayarlamaları yapılır. Ancak, işten ayrılma sürecini optimize etmek, işe alım sürecini optimize etmek kadar önemli olabilir ve içeriden kaynaklanan risklerin azaltılması açısından daha da kritik bir rol oynayabilir.
İçeriden kaynaklanan olayların büyük bir kısmı, çalışanların kasıtlı eylemlerinden değil, güvenlik protokollerindeki yetersizliklerden kaynaklanmaktadır. Örneğin, kimlik avı saldırıları sürekli artış göstermekte ve yeterli eğitim verilmezse, mevcut veya eski çalışanlar bu tür saldırılara karşı savunmasız kalabilir. Bir bilgisayar korsanı, eski bir çalışana kendisini hala şirketten biri olarak tanıtıp hassas bilgileri talep edebilir.
İşverenler Bu Durumun Önüne Nasıl Geçebilir?
İşverenler, çalışanların tüm yaşam döngüsünü göz önünde bulundurarak, işten ayrılan bir çalışanın şirket verilerine ve iletişim kanallarına erişimini tamamen kapatmalıdır. Özellikle dijitalleşmeye adım atmış şirketlerde bu süreç daha hızlı ve verimli bir şekilde yönetilebilir. Bunun yanı sıra, işten ayrılma sürecinin ardından çalışanlara güvenlik eğitimi verilmesi önemlidir. Böylece, ayrılan çalışan, kendisiyle iletişime geçildiğinde bilgi paylaşmaması gerektiğini ve bu tür durumları İnsan Kaynakları’na iletmesi gerektiğini bilecektir.
Bu yaklaşımın getirdiği faydalar çok yönlüdür. Şirketin hassas verilerini korumanın yanı sıra, yapılandırılmış bir işten ayrılma süreci, çalışanın şirket hakkında olumlu bir izlenimle ayrılmasını sağlar. Bu durum, kötü niyetli içeriden kaynaklanan olayları önleme konusunda da katkı sağlar.
İşten Ayrılma Sürecinin Optimizasyonu
Günümüzde İnsan Kaynakları (İK) ekipleri üzerindeki iş yükü artmış durumdadır ve işten ayrılma süreci bu yükü daha da artırmaktadır. Ayrılan bir çalışanın yerine yenisinin getirilmesi, boş pozisyonun doldurulması ve işe alım sürecinin gereklilikleriyle uğraşmak İK ekipleri için önemli bir zorluk oluşturmaktadır. Bu zorlu süreçlerde ayrılma protokollerinin eksik bırakılması, içeriden kaynaklanan riskler açısından ciddi sonuçlara yol açabilir.
Bu durumun çözümü, İK ekipleri ile ön saflardaki çalışanlar arasındaki iletişimi güçlendirmekten geçer. Masa başı çalışanlar için işten ayrılma süreçleri büyük oranda dijitalleştirilmişken, inşaat sahaları, restoranlar ve depolar gibi bazı sektörler hâlâ geleneksel yöntemleri kullanmaktadır. İçeriden kaynaklanan riski azaltmak, bu iş yerlerinin de dijital dönüşümü benimsemesi anlamına gelmektedir.
Teknolojik gelişmeler, işverenlere işten ayrılmadan önce çalışanların durumunu değerlendirme fırsatı sunmaktadır. Mobil anketler ve yapay zeka destekli duygu analizi ile işverenler, çalışanların işten ayrılma olasılığını önceden belirleyip gereken önlemleri alabilir. Çalışan ayrılmayı tercih etse bile, işletme ile daha olumlu bir ilişki kurarak ayrılabilir.
Bu, içeriden kaynaklanan risk bağlamında empatinin önemini vurgulamaktadır. İşverenler, çalışma koşulları ne kadar zor olursa olsun, çalışanların olumsuz duygularının şirkete yansımaması için önlem almak zorundadır.
Bu hassas bir dengedir; ancak içeriden kaynaklanan olayların maliyeti düşünüldüğünde, bu sürecin doğru bir şekilde yönetilmesi işletmeler için bir öncelik olmalıdır.